Öncelikle şöyle bir klişe vardır ki bu söylenirken üzerine fazla düşünülmez; Her vokalin enstrumanı kendi vücududur.
Vokaller aynı enstrumanistler gibi kendi enstrumanını ısıtmalıdır ve tahmin edeceğiniz gibi bu bir saksafoncunun uzun ses üflemesi veya bir davulcunun stick control çalışması gibi gerçekleşmez. İşte benim şarkı söylemeye başlamadan önce yapmaktan en çok keyif aldığım ve bir o kadar da yapmaya zorunlu olduğumuz ısınma seansımız; Yoga.
Yoga, beden ve zihnin bütünleştiği ve tek bir şeye odaklanabildiğimiz yegâne bir terapi. Ayrıca bu terapi, özgüven bombası: vücudunuzla ne kadar bağ kurup onu severseniz, o da sizin sözünüzü o kadar dinleyip, daha yüksek bir performansla şarkı söylemenizi sağlayacaktır. Yani enstrumanınızdan tek bir nota çıkmadan önce onu rahatlatın, esnetin ve odağını sağlayın.
Bir başka klişe ama olmazsa olmazımız ise diyafram.
Birçok insan diyafram kasını fazla ciddiye almaz. Evet doğru okudunuz, o bir kas ve aynı profesyonel bir vücut geliştiricinin her gün düzenli yaptığı çalışma gibi vokaller de her gün en az 30 dakika diyafram çalışmalıdır. İşin ilginç tarafı bu kas sanılanın aksine sadece karın bölgemizde sallanan bir paraşüt olup yine sadece karın bölgemizin şişip sönmesi değildir. Karın, omurga ve hatta “can simidi” olarak adlandırdığımız bölgeyi dahi kullanabileceğimiz derecede hava dolmasına yardımcı olan ve şarkı söylerken sesimizi koruyan, bir nevi kalite kontrol görevini gerçekleştiren bir kastır diyafram. Bu süper güçleri elde edebilecekken sadece “30” dakika çalışmak komik bir durum.
Son olarak, 2015’te Avusturya’nın Graz şehrinde 6 ay boyunca Erasmus yaptığım okul olan Kunstuniversität, Jazzinstitute’dan edindiğim bilgileri aktarmak istiyorum size;
Konu caz vokal şarkıcılığı olduğunda herkes mutlaka İngilizce telafuz ve Amerikan fonetik yazımı dersi almak zorundaydı. Çünkü bilindiği üzere “Bu Amerikan müziği ve bu müzik kalkıp da başka bir aksandan söylenilmez!” kuralı geçerliydi. Verilen parçaların sözlerini saatlerce yavaş yavaş, tane tane ve vurgularıyla okuturlardı. Dolayısıyla telafuz şarkı söylerken olmazsa olmazlardan. Vokal tekniği de her daim üzerinde durulan bir konuydu. Oradaki vokal profesörü Dena DeRose her dersin 1 saatini tekniğe adamıştı. Çok farklı ve eğlenceli metodlarla her ders yeni bir teknik öğrenip, yalnızca iki adet ses kasının nasıl bu şekilde çeşit çeşit tınlayabileceğine hayret ediyordum.
Performans sırasında tek bir tekniğe bağlı olmadan aralarda hafif geçişler kullanıp tekniğinizi değiştirerek parçaya yeni bir hayat vermiş oluyorsunuz. Bu konuda Türkiye’den gösterebileceğim en iyi güncel örnek Elif Çağlar’ın Aaron Parks, Harish Raghavan ve Eric Harland’la yaptığı Misfit albümünden “Pieces of Heaven” parçası. Elif Çağlar o parçada kendi özgün tekniğinin yanı sıra, Hindistan’daki geleneksel vokal tekniğinden de esinlenmiş. Elbette seçtiğiniz parçanın ses renginizi en güzel belli edecek tonda olması da şarkıcılığınızı bir üst seviyeye taşıyacaktır. Özetlemek gerekirse performans anı, önceden günü gününe yaptığınız çalışmaların %90’ını kapsamaktadır. Bu çalışmalardan sonra sahneye çıktığınızda enstrumanınızdan çıkan sese hayret edeceksiniz.
Melodi Begüm Ünlüsü